“Dayanamam anamın kederlenmesine. Hemen ag?zımla saz sesi, darbuka sesi c¸ıkarır, bir yandan da oynarım. Anam o zaman azıcık da olsa gu¨ler. ‘Hah
s¸o¨yle gu¨l aslanın anası. Benim kimim var? Sen de ag?larsan ben hepten biterim, ko¨lesi oldug?um anam,’ derim. Ben oynadıkc¸a annem beni seyreder.
Cibicik c¸alar. Tempo tutar.”
Anasına gurban og?ullar, og?ullarının sesinden her s¸eyi anlayan babalar.
Badır budur konus¸an enis¸teler, eltiden yana dertli gelinler.
Kafası cıva gibi ziv ziv akan deliler, lacivert pantolla beyaz go¨ynek giyenler.
Maykıl Ceksın’a tas¸ c¸ıkartan bebeler, Bergen konserine yevmiye sayan tas¸ralı muallimler.
Daha neler neler... Es garibin bag?rına!
Ag?laya Ag?laya O¨ldu¨k Anam Bacım, bozkırın sesi, nefesi.
Bazısında yokluk, bazısında gariplik kokusu...
Mustafa C¸iftci, her s¸eye rag?men gu¨len go¨zlerle bakıyor hayata.
Kedere nes¸e katarak anlatıyor hika^yelerini.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli