“Artık ayrılmak yok!” dedi İhsan. Genç kadın ona hayretle baktı. “Ne zamana kadar?” diye tekrarladı.
“Evvela siz sükûnet buluncaya, kendinizi öldürmek fikrinden vazgeçinceye kadar.”
Sonra daha yavaş bir sesle ilave etti. “Zaten başımda olmadık belalar var. Sizin de ölümünüzün bana yüklenmesi ihtimalini bertaraf edinceye kadar ayrılmak yok. Sizi bir başkasına, sizi seven bir başka insana teslim edecek durumda olsaydım, inanın bana, daha uzun vakit taciz etmez, evinizden ayrılır, kaderime giderdim.”
Ankara’dan İstanbul’a nakledilirken, bindirildiği trenin kaza yapmasını fırsat bilip kaçan, üzerine atılan cinayeti işleyen gerçek suçluyu bulup aklanmak isteyen bir mahkum... Pırıltılı bir hayata kavuşmak için terk ettiği küçük kızının ölüm haberini alıp intihar etmeye karar veren ünlü bir caz şarkıcısı...
Kader, bu iki bambaşka insanı bir araya getirmiş, onları çetin bir maceranın ortasında bırakmıştır.
Suat Derviş’in, 1966 yılı sonunda, Tercüman gazetesinde, Filiz Hataylı takma adıyla tefrika edilen bu romanı, Fosforlu Cevriye ve İki Kadın İki Aşk gibi ustalık eserleriyle aynı soydan geliyor. Suat Derviş benzer temalar etrafında dolaşsa da her seferinde olduğu gibi, bu romanda da bizi şaşırtmayı, kendisine hayran bırakmayı başarıyor.
Serdar Soydan, “Filiz Hataylı” başlıklı yazısında, bu takma adın keşfediliş sürecini, Suat Derviş’in bu müstearla kaleme aldığı romanları anlatıyor.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli