Zen Budistlerinin, “Yolda Buda’ya rastlarsanız öldürün” dediği söylenir. Bununla Budistlere anlatılmak istenen, karşılarına kurumsallaşmış Budizm’in kesin fikirleri ve değişmez yargıları çıktığında kendilerini onlardan kurtarmaları gerektiğidir.
Demokrasi inançlılarının en önemli görevi de, yerleşik ve hakim demokrasi inanç ve teamüllerine meydan okumaktır. Özgürlükçe ve devrimci bir yoldayken, demokrasinin karşımıza çıkan statükosunu, bürokrasisini, dogmatik yargılarını dikkate almamamız gerekir.
Geçmişte sosyal ve siyasi sistemler varlıklarını yüzlerce yıl sürdürebilirken, bugün her yeni nesil eski bir düzeni yıkarak yerine yenisini kuruyor. Bu somut gerçeklik, bizi de bir adım ilerisini düşünmeye, ön görmeye, mümkün olduğu kadar bir adım sonrasını tasarlayıp gerçekleştirmeye, kendimizi de o bir adım sonrasına uyarlamaya sürüklüyor, zorluyor. Benjamin BARBER’in belirttiği gibi, diktatörlüklerin büyük önderlere, demokrasilerinse her şeyden önce kendilerini ciddiye alan, bilinçli, sorumlu,büyük yurttaşlara gereksinimleri vardır.
Yurttaşlık, sorgulama ve itaatsizlikle anlam kazanıyor. Aslında, bu kabullenmeyiş, bu isyan, bu yetinmeyiş, bu arayış; yüzyıllardır insanlığın geleceğini aydınlatıyor. Sokrates, Ebu Hanife, Dadaloğlu, Galileo ve niceleri, insan onuruna sahip çıkıp hakim düzene ve anlayışa karşı durdukları için hayatları “yandı” ama o yangınlar geleceği aydınlattı. Bizim çabalarımızda, bizden sonraki yaşamın geleceğini aydınlatmak için. Yurttaş bilinci ve sorumluluğuyla, demokrasiyi de, kanunları da, anlayışları da, hakim inançları da sorguluyor, eleştiriyor ve daha iyisi için öneriyoruz.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli