Hain'nâme

Sözlükler her sözcüge belirli bir anlam yakistirir. "Hain" sözcügünü kullanan taraf, karsit görüslü kisi ya da örgüt hakkinda onaylamadigi davranisi belirtmeyi hedefler. Ancak tarih, Hainci'nin kendi yanlis ya da eksik bakisi sonucu ayni damgaya layik görüldügüne de pek çok örnek verir.Buna dünyanin her toplumunda rastlanir. Ünlü ask oyunlarinda oldugu gibi, Sezar'dan Napolyon'a kadar sayisiz siyasi örnek vardir.Elinizde tuttugunuz bu arastirma, son iki yüz yildaki çagdaslasma çabamizin günümüze varis sürecinde çözüm önerenlerin iki anlam arasindaki gidis gelisini yansitmayi hedeflemektedir. Örnegin Istanbul'da oturup dört yil boyunca Sevr'in yok ediciligine göz yumanlar için Mustafa Kemal "hain"di. Hatta Yunan Krali'nin baskentimize yerlesip Bizans Imparatorlugu'nu canlandirmayi hedefledigi günlerde de... 30 Agustos'ta ise bizim damga terse döndürülür. Yunanlilar bu kez kahraman ilan ettikleri kendi komutanlarini asarlar.Bizim içimizde de damgasindan vazgeçmeyenler hâlâ vardi. "150'likler" adi layik görülür, ama affedilirler. Böylece Cumhuriyet "hain" damgalamasindan vazgeçer. Öyle ki, sonunda Yunanli bile kendisininkilerden bu damgayi kaldirir.Ancak, bir zamanlar dünyanin doruguna yerlesmis toplu-mumuzun, kendi geri kalmisligindan kurtulma çabasinda kafa karisikliginin yogunlasmasi dogaldi... Ben de incelememi bu döneme yönelttim. Sakin ha damgalamalarini aktardigim üç yüze yakin düsünürümüzü suçluyorum zannedilmesin. Sözcügün gidip gelisini, hatta gündemden -örnegin- "Hashasi" ile çikisini anlatmaya çalisiyorum.(Tanitim Bülteninden)