“Ramazan Bayramı’nın ikinci akşamı soframıza büyük bir deniz kaplumbağası düştü.”
Ve sahne: İrfan Yunus ve ailesinin Balkara şehrinde işlettiği naif lunapark.
"Hangi lunapark bir uydu fotoğrafına doluyken yakalanmışsa oralıyım ben" cümlesinin müellifi İrfan.
"Burada çocukluk değil manyaklık ortaya çıkar" sözünün sahibi Zafer. "Lunaparktaki sese ve ışığa savunma geliştirmeye çalışan sinir sistemi dert çekmeye vakit bulamaz" diyen, pembe ojeli parmaklarıyla hayal perdelerini parçalayan Ayşegül.
Dönmeli, hoplamalı, ışıklı bir eğlence köyü.
Ölmüş meşhur şarkıcılara mektuplar yazan safiyet ehli Mustafa, bir varoluş biçimi olarak bayılan Narine, kumarbaz Savaş, fettan Alev, dövüş ustası bir dondurmacı. Deniz kaplumbağası, peruklu balerin, şaşı ahtapot ve belgesel kameraları…
Ne demişler: Roket yükselmeye inanır. Rüzgâr hep kazanır, tül hep kaybeder.
İşte huzurlarınızda; yükseliş, alçalış, merkezkaç ve Newton. Acı, avantür, komedi ve sürpriz.
Bahadır Cüneyt Yalçın, Mütevazı Bir İntikam'ın ardından Hep Lunapark ile yeni edebiyata bir kez daha kahkaha ve sevgiyle selam çakıyor.
"Biz ancak kimsenin kaybetmediği bir ringte kazanabiliriz."
Yazar Adı
Bahadır Cüneyt Yalçın
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli