Filiz Özdem, Korku Benim Sahibim'de iç içe geçen arayislarla iç içe geçen korkulari anlatiyor.Etnik kimliginin pesine düsen Sude, dedesinin izini çocukluk anilarinda sürerken gerçek, anilar ve düsler birbirine karisiyor. Her uyanis ise, kaybedilmis bir sevgiliye sonsuza kadar kavusamayacak olmakla bir yüzlesme. Anlatilanlarin izlendigi yolda uzun bir merdiven tirmanilmis olsa da, son basamak Escher'in bir gravüründeki gibi ilk basamagin zeminine baglaniyor. Korku, romanin da sahibi.Yillar sonra bir nisan ayinda, dedemin bana hediye ettigi, artik keçelesmis, güvelerin yedigi kirmizi kazagimi yastigimin altina koyarak rüyalara duruyorum. Ölüp gitmis insanlarin ardindan... Onlarin agizlari yok ki anlatsinlar, elleri yok ki göstersinler. Benim agzim var, düs gören ellerim var. Onlarin yerine mi görüyorum, onlar mi bana gösteriyorlar, bir düs iste.Escher'in gravürlerine benzeyen bir Ortaçag sehriymis... Yüksek duvarlarin ardinda büyük ve yikik bir kilise varmis. Bir sur gibi yükselen, geçit vermeyen duvarin dibinde birkaç tas yerinden oynamis, bir gedik açilmis. Oradan içeriye bakiyormusum.Filiz Özdem, Korku Benim Sahibim'de iç içe geçen arayislarla iç içe geçen korkulari anlatiyor. Etnik kimliginin pesine düsen Sude, dedesinin izini çocukluk anilarinda sürerken, gerçek, anilar ve düsler birbirine karisiyor. Her uyanis ise, kaybedilmis bir sevgiliye sonsuza kadar kavusamayacak olmakla bir yüzlesme. Simdiki zamandan üç kusak öteye gidip gelen düsüncelerin dehlizinde "...tastan kapilar, her kapinin üzerinde yazilar, yazilarda sesler var..." Yazar bu kapilari araliyor.Romanda genç bir kadin, sevgiyi kaybetme korkusuyla babasinin gölgesinin saldigi korku arasinda büyüyen bir çocugun gözleriyle dünyaya bakiyor. Rüyalari da korku dolu. Ölüm korkusunu bile bastiran, arkadaslarinin, yakinlarinin, ailesinin yok edilmesi korkusu, kimligini ve geçmisini yitirme korkusunun izdüsümü olan kaybolma korkusu, bunlardan kaçmaya çalismanin bellegindeki yansimasi olan düsten çikamama korkusu elinin yüzünün görünümü, konusmasi, edasi, davranislari, geçirdigi hastaliklar, geçirecegi hastaliklar gibi genetik sifrelerle varligina sizmis.Yazar, kahramaninin çocukluk anilarini onun hayal dünyasini da resmederek anlatiyor. Bag evi, ot yastiklar, bahçelerin arasindan geçen yollar, yazlik sinema, limonlu dondurma, haslanmis misir, uyumadan önce torununun sirtini kasiyan dede... ve bir çocuk masali, genç kadinin sevgilisinin pesinde sonuçsuz kalan arayisiyla acili bir tekerlemeye dönüsüyor. "Pusuda bekleyen yirtici bir hayvan gibi firlayan ayrilik", artik sadece düslerde görülebilen sevgili, korkularin ve kâbuslarin eslik ettigi, bütün duyulari ters yüz eden bir arayis daha, hayati zamanin geçmesini beklemekten ibaret kiliyor.Daha önce Saydam ve Seyirci adiyla siirleri yayimlanan Filiz Özdem'in bu ikinci kitabi. Urfa, Balikesir, Mersin, Mardin, Kars illeri için sehir monografileri hazirladi. Pasolini'nin Fildisi Kulenin Disindan ve Luigi Malerba'nin Içimdeki Sahmaran adli kitaplarini Italyanca'dan Türkçe'ye çevirdi. Ressamlarla ilgili yirmiye yakin katalogun metinlerini yazan Özdem'in birçok gazetede yayimlanmis yazilari, çesitli dergilerde çikmis siirleri, yorumlayici sanat metinleri ve çevirileri var.Ince Kapak:
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli