Geleneksel Metis Ajandası’nın bu yılki teması: ArzuHal.
Ekonomik çöküşün, iklim krizinin, pandeminin açıklamaya yetmeyeceği bir neşesizlik hali baskın nicedir memlekette.
Yoksullarla yoksunların niye mutsuz olduğu belli, ama memleket kaynaklarını ele geçirenlerin de arzularına kavuşmuş bir hali yok.
Nispet yapma zevki dışında, yansıttıkları duygu öfke ve hınç.
Para istiflemenin getireceğini umdukları güç ve dokunulmazlık dışında, peşinden koştuklarını niye arzuladıklarını kendileri de anlamıyor sanki.
Malum, haset bir şeyin başka birine haz verdiği inancının yol açtığı kızgın bir duygudur; o şeyi çekip almaya, bozmaya, kirletmeye yöneltir.
Bu yüzden çoraklaştırıcı, yıkıcıdır.
Ülkenin her yerinde betona döndürülüp terk edilmiş doğa harikaları, bilimi iyice söndürülmüş üniversiteler, neşenin doğduğu anda boğulmasına dair bir çaba görüyoruz nicedir.
Bu âlemi geçici görenlerin, onun zevkini çıkaranlara; doğayı, yaşamayı, paylaşmayı sevenlere; dünya hayretini ve merakını koruyanlara karşı bir akını söz konusu sanki – Ümit Kıvanç’ın bir zamanlar dediği gibi “kelebek görse ezme, çiçek görse bozma” gayreti.
Biz de nedir şu arzu denen şey bir bakalım dedik.
Aramakla bulunur mu, istememekle kurtulunur mu, doğuştan mıdır dünya haliyle mi vücut bulur? Ve Sema Kaygusuz’un sorduğu gibi “bahşedilmiş yetkiye ya da imtiyaza” gereksinimi olmayan, “dünyadaki canlılığa arzuyla katılan” Arzu İnsanı olmak, “bu dünyada arzu olup öyle gitmek” mümkün müdür?
İnadına güzel arzularla, sevinçlerle dolu bir yıl dileğiyle…
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli