Ömer, bir yokluk dünyasının soğuk kaldırımlarında, kendini hayatın sağanak yağmurlarının altında ısıtmaya çalışıyordu. Adı gibi adalet istiyordu kendi ütopyasında kendi evinin içinde. Onun için bu dünya hali nefes alan her can, gönlünün içindeki her canpare aşktı. Peki, Ömer kimdi? Ömer, belki Sıdıka, belki sen, belki o, belki biz. Belki de bizim üşüyen çocukluğumuzdu. Sıcak bir ülke de mutlu olmayı isteyen kayıp çocukluklarımızın renkli kuşları uçuşuyordu bu ülkenin gökyüzünde.
Yüce Gönül'ün doğan gününün ışığı vurmuştu hepsinin göz bebeklerine. Sevecen kuşlar, aşk kuşları, merhamet kuşları, sadık kuşlar, emektar kuşlar, cevher kuşlar, sarı kuşlar...
Sevda yüklülerin koruğunda, uçuşuyorlardı bulutların ak yüzünde, esen yelde, kuru dallarda.
"Mutlu Bebekler Ülkesi" hepimizin çocukluğunun ılık bir yeli gibi hayal değildi, gerçek olabilirdi. Bir ay ışığına gebe, bir kız bebek doğuyordu umuda güneş, umuda ay ışığı. "Aybala Güneş Ola" diye ad alıp, doğuyordu ülkenin dağ doruklarından ışığı gözlerinde hasret. Yamaçlarında ender çiçekler açıyordu sevgi diye. Çocukların ağlamadığı yurtlar kurup, yeni tohumlar ekebilirdik toprağa. Binlerce endemik çiçek boy verirdi çocuk gibi. Ve biz çocuklarımıza sahip çıkarsak gerçek bir Mutlu Bebekler Ülkesi'ni kurmayı başarabilirdik. Evet, bu düş değil, gerçekti.
O zaman siz Mutlu Bebekler Ülkesi'nin gerçek sahipleri, çocukluğunuzu dinleyin. O size Mutlu Bebekler Ülkesi'nin bir tuğlasını elinize verecektir. İnşa etmek sizden...
Yazar Adı
Sıdıka Çal Arslan
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli