Denizler dalgalanacak, akıp gidecek önümüzden.
Gökyüzü başımızın üzerinden dökülüyor gibi olacak,
Yüzümüze düşen yıldızları sayacağız.
Ya da belki bizi bekleyen günler,
Yıldızlarımızın gölgelerin arasında yitip
gideceği kadar karanlık,
O gölgeleri dostumuz bileceğimiz kadar çaresiz olacak.
İnsanlık siyaha alışkın sevgilim,
Bu zihinler, bu kalpler…
Dünyalılar ışık görmemeye alışık.
Savaşlar, kıtlık ve hastalıklarla çalkalanan Dünya’dan insanlar çoktan umudunu kesti. Şimdi bilimle doğan yeni gezegen Skyera’da hayat var. Binbir çeşit ağaçları, durmaksızın şakıyan kuşları ve her daim mutluluk saçan insanlarıyla cenneti andıran bu gezegen insanlığın son umudu.
Belki de insanlığın son uçurumu.
Gizemlerle dolu gezegen Skyera’da işler göründüğü kadar masum değildir. İçinde gözyaşlarından akan, sonsuz bir deniz olduğu söylenir. Bu denizde boğulmaya can atan, birbirinden habersiz
iki güzel ruh… Sessiz bir vals müziğidir bu gece arkada çalan. Kıyamet öncesinde ruhları dinlendiren tehlikeli bir bekleyiş…
“Bu dansı bana lütfeder misin minik yıldızım?”
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli