Rüzgarın Söyledikleri Hikye-i Şabur Çelebi

Sâbur Çelebi Hikâyesi'nde her sey yetenekli ve çelebi bir gencin bir sehre âsik olmasiyla basliyor. O sehir ki Binbir Gece Masallari'nin diyari Bagdat'tir. Bütün kurulu düzenini ve sanatini terk ederek Bagdat yollarina düsen Sâbur Çelebi böylece bir hikâye kahramanina dönüsecek ve hikâyesi anlatila anlatila suyun, topragin, atesin ve rüzgârin eslik ettigi bir hikâye olacaktir. Ve haber verenlerin haberleri arasina katilacaktir. Baslangiçta kendisine haber verenlerin bir haberi olan Bagdat, bir sehir olmaktan çikacak, an be an kendi hikâyesini insa edecegi bir sinava dönüsecektir. Sinav bellidir. Aslinda bütün zamanlarin en çetin sinavi olan, masumiyeti koruma, dürüstlügün izinden ayrilmama, erdemlerden bir an olsun taviz vermeme. Ya da hilenin karanlik yollarinda kaybolma, güce teslim olup zulmü çogaltma. Sâbur'un rüzgârin söyledigi bir hikâyeye sahip olmasi ve haber verenlerin haberleri arasinda yer almasi, ebedilik tacini takmasi masumiyetinden zerre kadar taviz vermemesi, askina sahip çikmasi ile mümkün olacaktir. Bu yüzden güce siginan zulüm ve hile, hikâye boyunca Sâbur'dan dalga dalga yayilan iyilik özü ile tuzla buz olacaktir. Böyle böyle Sâbur, hikâyesini an be an insa edecek ve bu hikâye hem kendisine hem de bizlere bir ödül olarak kalacaktir.