Dünyaca ünlü yazar Stefan Zweig’in en sevilen klasik romanlarından Ay Işığı Sokağı, Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Satranç, Korku, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Amok Koşucusu, ve Olağanüstü Bir Gece’yi sizler için bir araya getirdik.
AMOK KOŞUCUSU
Amok, bir delilik halidir. Eline hançerini alıp sokaklarda koşmak, önüne gelen her şeyi yok etme arzusunu taşımaktır. Ve amok, Hint Adaları’nda doktorluk yapan
bir adamın geldiği son noktadır. Ruhsuz, ilgisiz, donuk bir adam bile olsa doktorluk onun için hep bir kırılma noktasıdır ancak bu zengin kadının yardım talebini kabul etmeye yetmez doktorluk etiği. Kadının tavrı önce gururuna dokunmuş, ardından da verdiği karar vicdanına sığmamıştır. Pişman olmak
yeterli gelmemiş, bu yaptığını telafi etmeyi denemiş ancak başaramamıştır. Koşmuş, uzaklaşmayı denemiş ama kendinden kaçmayı başaramamıştır. Ve sonu, elinde bir hançerle koşarken gelmiştir. Gururu ve vicdanı arasında sıkışıp kalmış bir adamın, verdiği karardan pişmanlığı, bunu telafi etme çabası sırasında takıntı haline getirdiği yardım etme isteğiyle nasıl bir buhranın içine düştüğüne tanık olmaya hazır mısınız?
SATRANÇ
Şah, mat, fil, vezir ve diğerleri… İşte Mirko Czentovic’in hayatı tamamen bundan ibaretti. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, iyi yürekli bir rahip tarafından koruma altına alınmıştı. Mirko, yaşıtlarının aksine oldukça içine kapanık ve sakin bir çocuktu. İnsanların onun zekâsından şüphe etmesine sebep olacak kadar tepkisizdi. Satranç taşlarıyla tanıştıktan sonra da bu sessiz çocuktan bir dünya şampiyonu çıktı ortaya.
New York’tan Buenos Aires’e gitmek üzere olan bir yolcu gemisinin güvertesindeki bir grup satranç oyuncusuyla başlar öykü. Milyoner bir adam, gemide bir satranç dünya şampiyonu olduğunu duyar ve ona tek bir el oyun oynamayı teklif eder. Mirko teklifi kabul eder ancak beklenmeyen bir şey gerçekleşir. Davetsiz bir misafir oyuna müdahale eder ve oyunun seyri değişir.
Bu yabancının hapsedildiği hiçlik, bir anda imkânsızlıktan ortaya çıkan satranç tutkusu, neredeyse delilik noktasına eriştiği düşünceleriyle birlikte karakterlerin içine düştüğü buhranlar gün yüzüne çıkar. İçinde bulundukları gelgitler, huzursuzluklar ve zıtlıklar arasında var olmaya çalışan karakterlere
eşlik etmeye hazır mısınız?
AY IŞIĞI SOKAĞI
Ay Işığı Sokağı, limana yakın bir sahil kasabasının, her yerinden müzik ve insan seslerinin yükseldiği bir Fransız mahallesi içerisindedir. Burada bozuk balık, yosun ve katran kokusuyla, bir anda yüze vuran serin ve temiz hava birbirine karışır. Bir Fransız sokağında duyduğu Almanca arya, Almanya’ya gidecek gece trenini kaçıran bu gezgin için sokağa girmeye açık bir davettir. Yabancı bir ülkede
kendine ait bir şeyler bulan bu adam, bu sesin peşinden giderek aryayı söyleyen kadını bulur. Ardından da bir adamın maruz kaldığı şiddetli hakaret ve nefrete tanık olur. Gördükleriyle kendini dışarı atar ancak nefrete tabi olan bu adam, onunla dertleşmekte ısrarcıdır. Duydukları ve gördükleri karşısında bastıramadığı iç sesi, susturamadığı vicdanı ve umursamazlığı arasında kalan bu gezgine eşlik etmeye hazır mısınız?
BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, saplantılı bir aşka düşen bir kadının son ana kadar yaşadıklarını anlattığı, göndereni belli olmayan bir itiraftır. Ünlü romancı R., bir sabah beklemediği bir mektup alır. İçinden bir kadının tutkulu ve bir o kadar da saplantılı aşkı çıkar. Çocuk yaşından beri aklından bir an bile çıkarmamış, iz bırakabilmek için tüm fırsatları değerlendirmiş, ondan bir hatıra koparabilmek için geleceğini yok etmeye razı bir kadının kaleminden okudukları, bu ünlü romancıyı hayrete düşürür. Sevdiği adam dışında kimsenin varlığını önemsemeyen, aşkın tek taraflı olup olamayacağını, bir aşk için ne kadar fedakârlık yapılabileceğini, aşkın tutkuya dönüşümünü ve saplantının insanı getirebileceği noktaları anlatan bu kadını dinlemeye hazır mısınız?
BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, gör
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli