BANKA SOYMUŞ BİR DEVRİMCİNİN SAMİMİ İTİRAFLARI
ÇOK KALPLİ ASİ İÇİN KENAR NOTLARI
YERALTIGÖĞÜ EDEBİYATI’NA GİRİŞ ya da BİR “KARŞI-FESAT BİRLİĞİ” OLARAK KARNAVAL
Banka soymuş bir “Devrimci” ile hareketli ve hareketsiz tüm canlı türlerinin yanı sıra kayalarla da kendisini eşdeğer kabul eden bir “Çok Kalpli Asi”nin dertleşme kitabı Yarabıçak.
İlki Rus Devrimi’nin yükselişini ve çöküşünü görmüş, 12 Eylül Askeri Darbesi döneminde yıllarca kaçak yaşamış; ikincisi hem bu toprakların en yaygın, demokratik ve neşeli ayaklanması olan Gezi’ye katılmış hem de farklı ve üstün bir tür olmak iddiasıyla yeryüzüne kayıtlı hareketli ve hareketsiz canlı türlerinin yaklaşık yarısını yok eden, ama koronavirüs karşısında çaresiz kalan insan kitlesiyle aynı havayı solumuş…
Her iki yüzyılı da gören bu “hayat yorgunu huzursuzlar” ömürlerinin son demlerinde uzun yoldan gelip aynı ateş başında buluşanların görmüş geçirmiş samimiyetiyle hem kendi yolculukları üzerine söz alıyor hem de güncelin birikme nedenleri üzerine düşünüyor ve beraber bir kitap yazmaya karar veriyorlar: Yeraltıgöğü Edebiyatı’na giriş ya da bir “karşı- fesat birliği” olarak karnaval.
Sınır, devlet, düzenli ordu, savaş, normal, bir sonsuz kötülük örgütlenmesi olarak pan-kapitalizm ve siyasi cisimleşmesi olan seçilmiş tek adam rejimleri ve devrimden söz etmenin yanı sıra boşluk, toz, gölge, sessizlik, imge, yaban, karnaval, kahkaha ve Çingenelerden de söz eden “neşeli ve fingirdek” bir deneme bu; huzursuzların huzursuzluklarına hak veren bir uzun dipnot… Ya da peşin hükümlere rıza göstermeyen bir “yazı arayışı”na “aşağıya tırmanmak” ve “yukarıya inmek” vurgularıyla katılmayı deneyen bir küçük kenar notu…
Uzağa değil de derine kulaç atmayı sevenler için…
*
Yarabıçak insan düşüncesini ve eylemini kuşatan sınırlar üzerine düşünen ve bu sınırların kendisi üzerinde eylemde bulunmayı öneren disiplinlerarası bir deneme. ‘Kendim’ dediğimiz şeye sahip çıkabilmek için düşünceye, söze, bedene, eyleme, zamana ve mekâna konan sınırların aslında tam da o kendiliği kuruyor olmasına işaret ederken herkesi kendi kendinin celladı yaptığını anlatıyor.
Yarabıçak özgürlüğün bir durum değil, bir pratik olduğunu ve bu pratiğin hedef aldığı sınırların nesnesi olmak ile öznesi olmak arasındaki sinsi geçişliliği görmek ve hatırlamak için dikkatle okunması gereken çok katmanlı bir metin.
Ferda Keskin
Yarabıçak sadece içeriğiyle değil, üslubuyla da ihlalden ve göçebelikten yana. Özenle yazılmış, farklı ifade yolları arasında geçişlilik sağlayacak şekilde tasarlanmış kıvrak bir metinle karşı karşıyayız. Şiir, öykü, anı, deneme, felsefe, müzik, sinema, tarih… hepsi iç içe. Ama zor okunan, dilsel ya da kurgusal bir arayış içinde olan, deneysel bir metin değil Yarabıçak.
Hakan Yücefer
Yarabıçak, tek bir okunuşta anlaşılacak/yorumlanacak ve üzerine konuşulacak bir metin değil. Nedeni de şu: İmbiklerde çok dinlenmiş ve damıtılmış bir metin var karşımızda. İlk okuduğumda büyük bir heyecan duydum. Bir daha okudum, bir daha… Okumam hâlâ devam ediyor, edecek de... (Katmanlı bir kurgusu var kitabın, tıpkı Andrey Tarkovski filmleri gibi…)
Ertekin Akpınar
Acaba kendimizi özgür ve yeni bir dünya arayışını hayal ederken bile kodlara sıkıştırıyor muyuz gibi sorular Yarabıçak’ta sinema şiir, felsefe, sosyoloji, siyaset gibi çok katmanlı okumalar aracılığıyla tartışılmaktadır. Her şeyden öte “savaş makinesi”ne dönüşen bir metinle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.
Selin Önen
Ömer Faruk’un İthaki Yayınları’ndan çıkan Yarabıçak isimli kitabı deneme türüne biçim, üslup ve içeriğiyle yenilik getiren bir metin. Neredeyse her satırının altını çizdiğim, düşündüren, içinden modernleşmenin ve kapitalistleşmenin getirdiği çok sayıda tartışılması gereken soruların çıkartılabileceği bir kitap. Metnin içinden felsefe de geçiyor, şiir de, şarkı da, sinema da... İtiraf etmeliyim ki, bugüne kadar hiçbir deneme bana bu kadar yakın gelmedi.
Ümit Kardaş
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli