13. yüzyılda Moğol saldırılarının hedefindeki İran ve Anadolu
kan içindedir. Gezgin bir derviş olan Şems, manevi bir dost
bulmak üzere Anadolu’ya gelir. Konya’da Mevlânâ ile
karşılaşması her ikisinin de hayatı için can alıcı bir andır…
Mevlânâ ile Şems’in bir araya gelişi ve daha sonraki ayrılıkları
hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir. Bu kitapta ise Şems-i Tebrîzî
kendi ağzından, kendi sözleriyle konuşuyor. Tasavvuf ve
Mevlânâ uzmanı Nahal Tajadod, “Ondan Önce”, “Onunla”,
“Ondan Sonra” adlı üç başlıkta Şems’in yola çıkışını, önce
İbnü’l-Arabî ile buluşmasını, sonra Mevlânâ ile karşılaşmasını
ve ondan ayrılmasını, esas olarak Şems’in Makâlât’ından
yaptığı seçki üzerinden bir anlatı oluşturarak, İbn Battûta’nın
Seyahatname’sinden şehir tasvirleriyle, Mevlânâ’nın Dîvân-ı
Kebîr’inden şiirler, yer yer Attâr’ın Mantıku’t-Tayr’ından,
Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn’inden ve birçok birincil kaynaktan
alıntılarla zenginleştirerek hikâyeyi en hakiki ve en şiirsel haliyle
dile getiriyor.
“Mevlânâ benim açlığımı gördü. Onun sözü melek
gıdasıdır ve eğer konuşmazsa, aç melek der ki, niçin
susuyorsun böyle?”
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli