Aslan Asker Arslan, bir kuşağın daha doğar doğmazkendini içinde bulduğu, bir daha içinden çıkılamamış bir burgacın romanıdır.
Kıbrıs mitinglerinde, üniversite işgallerinde, sınav hakkı boykotlarında, hazine arzilerinin konduculara dağıtımında, toprak ağalarının topraklarını köylülere pay etmede, üniversiteleri bırakıp işçi yazıldıkları fabrikalarda... Başkaları için savaşmak göreviyle yazgılı doğmuşlardı sanki.
Çoğunluğu taşradan, kırsal bölgelerden çıkıp gelmişti. 1960'ların görece özgürlük ortamında filizlenmeye başlayan bir hak ve iktidar kavgasının yanında, futbol topuyla da tanışmışlardı.
Sabahtan akşama top oynadıkları toprak alanları vardı şehirlerin ortasında... Nazım şiirleri okuyup Ruhi Su türküleri dinledikleri, devrimci söylevler çektikleri üniversite amfileri...
12 Eylül'de, yurtlarını, işçi sınıfını, çalışan yığınları kurtarmaya gönüllü oldukları için askerler tarafından yargılandılar.
Kazanmış görünenlerin de, yitirenlerin de belki birlikte yitirdikleri, uzaklardan bir yerden kıs kıs gülenlerin oynattıkları bir oyundu 12 Eylül. Aslan Asker Arslan tuzağa düşürülmüş bir ülkedeki, "bir insanlık durumu" olarak yazıya döküldü...
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli