Birinci Dünya Savaşı'nda Gördüklerim ve Yaşadıklarım

Imparatorluk Almanyasi’ndan, Hitler Almanyasi’na uzanan yolda bir geçis unsuru olan Erich Ludendorff, Birinci Dünya Savasi yillarinin efsanevi Alman generalidir. 29 Agustos 1916'da Alman Genelkurmay Baskanligi'na, Dogu Cephesi’nde Rus ilerlemesini durduran ve Tannenberg ile Masuria'da kazandiklari parlak zaferlerle Almanya'da kahraman ilan edilen Hindenburg-Ludendorff ikilisi getirildi. Ludendorff Genelkurmay Ikinci Baskani olmasina ragmen Hindenburg'la uyumlu bir mesai arkadasligi yapti ve önemli kararlar alinmasinda hep belirleyici oldu. Batili tarihçilere göre o andan itibaren Ludendorff'un hâkimiyeti basladi ve Ludendorff adeta bir diktatör olarak lanse edildi. Bu yillarda Almanya adina alinan askeri ve siyasi her kararda muhakkak Ludendorff’un izni, onayi veyahut emri vardi.Ludendorff'un hatiralarinda, genel tarih bilgisine ulasmanin yaninda Birinci Dünya Savasi’nda her seyimizle baglandigimiz Almanya'nin ordularina hükmetmis bir komutanin sadece savasi degil, siyaseti, uluslararasi iliskileri, sahsi duygu ve düsüncelerini, Osmanli Devleti'ne ve Türk ordusuna yaklasimini da bulmak mümkündür. Eserde ayni zamanda Türkiye ile ilgili çarpici bilgiler bulunmaktadir. Her olaya Almanya'nin menfaatleri açisindan bakmayi adet haline getiren Ludendorff’un, Osmanli Devleti ile ittifaki çok da benimsemedigi ortadadir. Avusturya-Macaristan Imparatorlugu için de ayni fikirdedir. Ludendorff'a göre, Avusturya-Macaristan ve Osmanli gibi ölüme mahkum devletlerle müttefik olmak Almanya için çok da mantikli degildi. Birinci Dünya Savasi'nin 100. yilinda savasa dair yayinlanan kitaplar arasinda özel bir yere sahip olan bu kitap, Osmanli Devleti'nin dört yil boyunca imzaladiklari antlasmaya ve yaptiklari ittifaka sadakatle bagli oldugu Almanya'nin o zamanki en yetkili asker ve devlet adamlarindan birinin, genelde I. Dünya Savasi'na, özelde Türkiye ve Türkler’e dair kisisel ve resmi görüslerini ortaya koymaktadir.