Bir teknedeyim, okyanusun içinde. Ve kürek yok ve yelken yok ve mazot yok ve kaptan... Suyun akışını
seyrediyorum yalnızca. O suyun beni nereye götüreceği umurumda değil. Akıyorum yok olacağım kuruluğa
ulaşmak için. Biliyorum ki bunun adı delilik salgını. Avucumuzda delilikten başka hiçbir şey yok.
Ah! Salgın! Ucu açık bir zaman! İspatlanamamış tıbbi yaklaşımlar. Oyunun sonunda ne var?
2019’da başlayıp izleri halen devam eden, dünyayı derinden sarsmış Covid-19 salgınının Türkiye’de baş
göstermesinin ardından, Sağlık Bakanlığı toplumsal bağışıklığı sağlamak, salgının ekonomik ve psikolojik
etkilerinin önüne geçmek için absürt bir uygulama başlatır. Buna göre 30 ile 40 yaş arasındaki gençlere virüs
enjekte edilecek ve karantina merkezlerinde kontrollü bir şekilde virüsü atlatmaları sağlanacaktır. Böylelikle
virüse karşı bağışıklıkları artarken, ekonomik olarak da topluma katkı sağlamaya devam edeceklerdir.
Bu yöntem, tahmin edilenin aksine beklenmeyen sonuçlara gebedir. Çünkü karantina merkezinde sanatla
ilgilenen hastalar yoğun sorgulamaların ardından deliliğin kıyılarında dolaşmaya başlarlar. Hatta ölüm bile
onlar için kaçınılmazdır.
Delilik Salgını, Mevlüt Soysal’ın etkileyici kalemiyle pandemi sürecinin dünyada ve ülkemizde doğurduğu
sonuçları detaylarıyla ele alırken, psikolojik açıdan etkilerini de oldukça gerçekçi ve bir o kadar da trajik
şekilde okura sunuyor.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli