Yarim kalan asklar, tamamlanmamis cümleler gibidir. Bir hiçkiriga dügümlenmis itiraflar, bastirilmak zorunda kalinan hevesler, gönderilmemis, hatta kaleme dahi alinmamis, yürekten yürege yazilan mektuplar, saklanmis duygular, beklenmedik bir veda, zor anlar, zor yillar…
Ayrilik…
Oysa, söylenecek ve yasanacak ne çok sey vardi daha. Aradan geçen yillar, onlarin asklarini güçlendirmekten baska bir ise yaramamisti. Birbirini kiyamete kadar sevmek için yaratilmis olan Eser ve Nehir için de, cümle tamamlanmamisti henüz.
Sag elimle kalbimin üzerine dokundum. Sanki gerçekten de var olan bir yaraya degiyordum. Yavasça, usulca, askla… Ah, kalbim! Bedenimin en iflah olmaz, en söz dinlemez, en laf anlamaz yeriydi. Baskasina dilsizdi, kördü, sagirdi. Sadece Eser oturmustu oraya ve bir dag kadar yüksek, bir dag kadar agirdi.
Sen hep oradaydin Nehir. Gittim sandiginda bile ben seni birakmadim. Yumdum avuçlarimi, sakladim sicakligini… Kader bu, biliyorum. Bu, elinde degil insanin. Sevdalarin her biri birbirinden farkli. Içerikleri, derinlikleri, hissetme siddetiyle dogru orantili. Benimki bir depremdi, bir iç sarsintisi. Bir vurgun, bir kalp yarilmasi. Seni gördügüm gün basladi. Her yasimda, her yilimda azalir sandim, umdum ama olmadi.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli