Hannah'nın Dünyası

"Kiziyla birlikte yuvasina dönüyordu, isbirlikçilerden ve onlarin Alman efendilerinden uzaktaki özgür topraklara. Hayim yakinda onlarin yanina gelecekti. Flaubert'in 'dünyanin baskenti' diye adlandirdigi Istanbul'da yeni bir yasama baslayacaklardi."Hikâye 1939'da, Paris'in "Küçük Istanbul" mahallesinde baslar. Çekingen ve yalniz bir çocuk olan Hannah'nin dünyasi, Türkiye'den Fransa'ya göçeden, babasi Hayim ve annesi Cecile'den ibarettir. Fakat bir gün delidolu Suzon'la tanisir ve her sey degisir. Hannah ve Suzon ayrilmaz bir ikili olmustur, yaklasan savasin yaydigi tehditkâr hava onlarin çocuk kalplerine islemez. Fakat, kaderleri ayridir; Suzon'un ve ailesinin hayatinda hiçbir sey degismezken, Hannah disari çiktiginda gögsüne sari bir yildiz takmak zorundadir, diger çocuklar tarafindan hor görüldügü yetmezmis gibi, "Yahudiler ve köpekler giremez" yazan parklarda oynamak da hayal olmustur. Evlere baskinlar baslar, tutuklanan aileler bir bilinmeze yollanmaktadir... Türkiye hükümeti Yahudi vatandaslarini kurtarmak için Paris'ten Istanbul'a tren seferleri düzenler. Hannah ve annesi, kurtuluslarina giden trene binerken, babasinin silueti geride, onu giderek görünmez yapan bir sisin içinde kaybolur...Ariane Bois hikâyesini, daha çocukken yakin tarihin en acimasiz gerçeklerinden birine tanik olmus annesinin dilinden anlatiyor. Hannah'nin Dünyasi merhameti ve ihaneti birlikte yasamis bir neslin hafizasindaki kayitlari okurlarina açan, dokunakli bir roman.