Kamusal Alan ve Siyasal Katılma Mecrası Olarak Sosyal Medya

Temsil sisteminin yurttaslari karar alma süreçlerinden disladigi, dolayisiyla bir mesruiyet krizine yol açtigi liberal demokrasilerin en çok elestirildigi konulardan birisidir. Katilmanin seçimden seçime oy kullanma faaliyeti olarak tanimlandigi bir sistemde, kararlardan etkilenenlerin, kararlarin alinis asamalarinda etkili olmasini saglayacak demokratik süreçlerin gerçeklesmesi de pek mümkün olamayacaktir. Zira etkin bir siyasal faaliyet ve katilimdan bahsedebilmek için öncelikle her türden fikir ve düsüncenin, hiçbir kisitlama olmaksizin kamusal alanda tartisilabilmesinin ve bu tartismalarin karar alma süreçlerini yönlendirmesinin gerekli oldugu düsünülmektedir. Son yillarda gelisen iletisim teknolojilerinin de katkisiyla gündelik hayatimizin önemli bir parçasi haline gelen sosyal medyanin, sahip oldugu özellikler itibariyle hem yeni bir kamusal alan hem de kendine has bir siyasal katilma platformu olusturdugu iddia edilmektedir. Bu anlamda sosyal medya bahsi geçen temsil ve katilim krizlerine de bir çözüm sunma potansiyeli tasimaktadir. Ancak sosyal medya ile siyasal katilma ve kamusal müzakere arasinda dogrudan bir iliski kurulamayacagi iddialari da görmezden gelinemez. Kitap bu iddialari uygulamali bir alan arastirmasi ile analiz etmektedir.