* Tek asıldan insanlık
* «sen ve eşin Cennete yerleşiniz...» , “oysa erkek kız gibi değildir ki...” ayetleri ne anlatıyor?
* Kadın Sevgisi, Eş sevgisinin derin kökleri
* Çağdaş dünyada Müslüman kadın
* Çöküş döneminde kadın
* Sömürge faktörü ve ‘Pasifleştirilmiş kadın’
* Toplumsal faaliyetlerde bulunmak için erkeklerin izni mi gerekir?
* Kadın tam bir bireydir
* İslam davetçisi kadın
* Kadının çalışması ve eğitim
* Kadınların peygamberliği meselesi ve Hz. Meryem
* Kadın ve erkeğin bir arada bulunmaları meselesi
* Kadının zayıflığı ve erkeğin gücü,
* Kadının yönetici olması, Siyasi alanda kadın hakları
Kur’an ile toplumsal gerçeklikte var olan ‘kadın’ı, bu konular üzerinden karşılaştıran Gannuşi sonuçta şu tespiti yapmaktadır:
…kadının bir insan olarak görülüp ve “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velisidirler; birbirlerine iyiliği emreder ve birbirlerini kötülükten sakındırırlar” ayetinin gereği olarak onun yeryüzünde Allah’ın halifesi, onun elçisinin ümmeti, İslam toplumunun idarecisi olmak bakımından erkekle eşit olmasını benimseme anlayışı yerine, maalesef, kadının sadece bedeninden ibaret bir varlık olarak algılanması, geçmişin körü körüne taklit edilmesi suretiyle kadına hep fitne ve tehlike gözüyle bakılması hala devam etmektedir. Yaşanan bütün gelişmelere rağmen, İslam toplumunda, İslamcısından sekülerine kadar her kesimde hala bu tutucu ve katı zihniyetin hâkimiyeti sürmektedir. Bu ise müslüman toplumun aydınlanmasının, ilerlemesinin ve ıslah olmasının önünde dev bir engel olarak durmaktadır. Dolayısıyla önümüzde her alanda çok köklü ve derinlikli çalışmalar yapmamızı gerektiren zorlu bir süreç bulunmaktadır.
***
Gerçek şu ki toplumun yarısını kamusal hayatın dışına itmenin İslam adına herhangi bir haklı gerekçesi olamaz. Hatta böyle bir tutum, kadına yönelik olmaktan önce bizzat İslam’a ve Müslüman topluma yönelik büyük bir haksızlıktır. Çünkü kadının kamusal hayata katılımı, dünya meseleleri hakkındaki bilinç düzeyi ve sorunlarla baş etme kapasitesi arttıkça İslam toplumunun gücü de artacaktır.
Bunu sağlamanın tek yolu ise kadınların kendilerine olan güvenlerini kazanmalarına, İslam ve dünya hakkındaki bilgi ve birikimlerini artırıp toplumsal ve siyasal meselelerde aktif rol almalarına yardımcı olmak, bu konuda önlerine çıkan düşünsel ve pratik engelleri ortadan kaldırmaktır. Böylece kadınlar, kendi küçük dünyalarına hapsolmaktan kurtulup topluma ve insanlığa hayırlı hizmetler sunmaya hazır ve donanımlı nesiller yetiştirmek üzere etkin bir katılım sergileyebileceklerdir.
Öyleyse benimsememiz gereken tutum, İslam’ın yüce ahlaki değerleri çerçevesinde kadınların erkeklerle tam anlamda eşit koşullarda ve eşit haklara sahip olarak siyasi hayata katılmalarını desteklemek olmalıdır. Çünkü siyasi katılım, kadınların hakkı olduğu kadar, bazı durumlarda görevi de sayılır. Burada esas alınması gereken şey eşitlik ilkesidir. Zira İslam’a göre insanlar arasında üstünlük ölçütü cinsiyet veya ırk değil; yeterlilik, ahlak ve çalışkanlıktır. Bu konuda zihninde soru işareti bulunanların şu ayeti dikkatle düşünmelerini öneririm; “Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve tanışıp kaynaşasınız diye sizleri ırklara, milletlere böldük. Biliniz ki Allah nezdinde en değerli olanınız ona karşı en saygılı ve takvalı olanınızdır. Doğrusu Allah sonsuz ilim sahibidir, her şeyden haberdardır”
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli