Mahrem Şiir -Monna Rosa

Dünya ve Türk edebiyatında büyük şairlerin âşık olduğu ‘kendisine şiir yazılan kadınlar’ şairleri gibi ölümsüzdür. Muazzez Akkaya 72 yıllık gizemli bir aşkın meçhul kahramanı olarak Sezai Karakoç tarafından, kendisine şiirler yazılan bu ölümsüz kadınlardan biridir. Türk edebiyatının imge deryası Sezai Karakoç henüz 19 yaşındayken Mülkiye’den sınıf arkadaşı olan Muazzez Akkaya’ya âşık olur ve senelerce onun peşinden koşar.Büyük bir aşkın mahsulü olarak yüce bir şairin ruhundan kelimelere dökülen ve türk şiirinin burcuna oturan Mona Roza şiiri buradan doğar. Muazzez’in gönlüne girmeye muvaffak olamayan Sezai, ölünceye kadar bu aşka sadık kalır ne kalbine ne de hayatına ondan gayrı bir yâr koymaz. Bir gölge gibi 72 yıl takip ettiği, henüz gencecik bir delikanlıyken sevdiği kıza bir kere Mona Roza yani "Tek Gül" demiş ve bir daha da ondan vazgeçmemiştir.

Bu kitabın konusu, gururlu ve ketum karakteri nedeniyle Karakoç’un ölünceye kadar içine gömdüğü ve en yakın arkadaşları hariç kimselere anlatmadığı, ikrar etmediği aşkının sırları ve büyük şairin kasten bozduğu "Mona Roza" akrostişinin Kanramanı Muazzez Akkaya ve onun etrafında gelişen hikâyeye dair her şeydir. Sabrından saray yaptıran derviş meşrep Sezai Karakoç’un "Mona Roza" etrafında pervane olan ömrüne, gönlündeki kara sevdasına; kelimelere, kitaplara, İslam medeniyetinin yeniden dirilişi hülyasına aktardığı, umutsuz ve büyük aşkına buyurun.