İtalyan gezgin Marco Polo’nun 1271’de Venedik’ten başlayan seyahatleri; İpek Yolu’nu izleyerek Orta Doğu, Ermenistan, Gürcistan, Anadolu ve İran üzerinden Türkistan, Hindistan ve Çin’e kadar uzanır.
Geçtiği tüm yerleşim yerlerindeki coğrafi yapı, hayvanlar, bitkiler, gelenekler, din, ticari hayat, değerli madenler, giyim-kuşam, dil ve yemek kültürü hakkında bilgiler vermiş, anlatımını yer yer olağanüstü olaylarla süslemiştir.
Kubilay Han’ın egemenliği altındaki topraklara ulaştıklarında; dünyanın belki de en güzel, en refah, en adil, en zengin memleketine geldiğini hisseder. Kubilay Han’la tanışma ve onun hizmetine girme şerefine de ulaşan Marco Polo sayesinde Batı, o tarihe kadar fikir sahibi olmadığı Uzak Doğu’yu tanıma fırsatı bulmuş; Endonezya, Pamir ve Japonya gibi ülkeleri de ilk kez duymuştur.
Kâğıt para, kömür ve petrol, ilk kez gördüğü için Marco Polo’ya çok tuhaf gelir; altın, ipek, porselen, inci, yakut gibi lüks malların kalitesi ve çokluğu da şaşırtır. Onu olduğu kadar, okurken bizi de hayrete düşüren bir başka şey ise, hiçbir hükümdarın ya da gezginin gitmediği adalarda, çiğ hayvan hatta insan eti yiyen, tuhaf geleneklere sahip vahşi insanların olmasıdır.
1295’te Venedik’e döndükten sonra katıldığı bir seferde Cenevizlilere esir düşen Marco Polo, cezaevinde kaldığı dört yıl içinde hücre arkadaşı Rustichello’ya Dünya’nın Harikalar Kitabı diye adlandırdığı bu kitabı yazdırmıştır. Kristof Kolomb dahil pek çok gezgin, onun yazdıklarından ilham alarak seyahatler yapmıştır.
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli