Giyimini dert edinen her birey belli ölçülerde başkalarının giyimlerini taklit etmez mi? Semt pazarlarından alınan ünlü markaların taklitleri bir sınıf atlama isteği olmasın? Neden kadınlar rahatça pantolon giyerken erkekler etek giyemez? Takım elbise ile blucin ve tişört arasındaki gerilimin kökenleri nelerdir? Peki, giyim tarzlarına dair fikirleri ilk kim ortaya atar, ilk kimler benimser, sonra kimler onları takip eder? Giysiler nasıl oldu da artık sınıfımızı değil de yaşam tarzımızı gösterir hale geldi? Örtünmek için kullandığımız giysileri nasıl oldu da görünmek için giymeye başladık, izleyen/izlenen olduk, birer görüntüye dönüştük?
Gündelik hayatımızın her hücresine sinmiş olan iktidar, insanın dış görünüşünün ayrılmaz bir parçası olan giysileri de toplumsal kimlikleri empoze etmek için kullanır. Giysiler aynı zamanda bir toplumsal denetim biçimi olarak” işlev görür, sınıflar arası sınırları çizer, bireylere cinsiyet normları dayatır. Ama aynı zamanda, bireylerin gizil toplumsal kimliklerini ifade etmelerine olanak tanıyan, bu sınırları belirsizleştirme ve normları yıkma gücüne sahip olan da yine giysilerdir.
Crane Moda ve Gündemleri adlı kitabında, toplumsal kimliğin giyimle ifade edildiği XIX. yüzyıl Fransız, İngiliz ve Amerikan toplumlarıyla; yaşam tarzı, cinsiyet, cinsel tercih, yaş ve etnik kökenin, gardıropların kuruluşunda bireyler için daha anlamlı olduğu geç dönem XX. yüzyıl Amerika’sını kıyaslıyor; sınıfsal görüngü olarak giyimden, pazar ve kimlik görüngüsü olarak giyime evrilen süreci inceliyor. Medya, film ve popüler müzikle şekillendirilen küresel moda pazarı ile giyimin, kimliğin toplumsal kuruluşu süreçlerini nasıl belirlediğini gösteriyor; giysilerin üretim, kullanım ve yayılım biçimlerindeki değişikliklerin sınıflı toplumlardan parçalı toplumlara geçişimizde adeta bir yol haritası oluşturduğunu gösteriyor. Ona göre, XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın ilk yarısında giyinme biçimleri sosyal sınıf ve statünün kamusal alandaki göstergeleriydi. Günümüzün tüketime dayalı çok parçalı toplumlarında ise bunlar esas olarak, medya süreçlerinin belirleyici hegemonyası altında sonsuz çeşitlilikte kimlik arayışı çabasının göstergeleri ve ifadeleri haline gelmiştir.
Diana Crane bu özgün ve önemli çalışmada, giyimin kimliğin toplumsal kuruluşunda işlev görme biçimlerinin en önemlilerini çözümlüyor. Modanın XX. yüzyılın ikinci yarısında anlamlı bir biçimde değiştiğini ve bu nedenle sınıf modasından tüketici modasına doğru bir kaymadan söz edebileceğimizi başarıyla gözler önüne seriyor.
Valerie Steele
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli