Pekin’den Gelen Adam

2006 yilinin dondurucu kisinin hüküm sürdügü Isveç’in kuzeyindeki unutulmus bir köye çagrilan polisler korkunç bir cinayetin kurbanini karlarin içinde yatarken bulurlar. Arastirmalarina basladiklarinda köyün ürkütücü bir sessizlige bürünmüs olmasi dikkatlerini çeker. Ortaliklarda hiç kimse yoktur. Cinayetin görgü tanigi olup olmadigini ögrenmek için ev ev dolasmaya basladiklarindaysa, Isveç tarihinde esi benzeri görülmemis bir katliami ortaya çikarirlar. Yargiç Birgitta Roslin gazeteleri okudugunda öldürülen çiftlerden biriyle arasinda ailevi bir bag oldugunu kesfeder ve olayi arastirmaya karar verir. Elinde on dokuzuncu yüzyildan kalma bir günlük ve cinayetlerin islendigi köyün yakinlarinda bulunan kirmizi bir ipek kurdeleden baska hiçbir ipucu yoktur. Birgitta’nin arastirmalari onu uluslararasi boyutlarda bir çürümüslüge ve kökenleri yüz yil öncesine dayanan bir intikam hikâyesine götürür. Pekin’den Gelen Adam hem sürükleyici hem de düsündürücü bir politik polisiye. Uluslararasi meselelere genis bir tarihi perspektiften bakan, konuya kendine özgü bir öngörüyle yaklasan ve olaylari insanin kanini donduran bir gerilimle okuyuculara sunan Mankell bu yapitiyla yeteneginin zirvesine ulasiyor. (Tanitim Bülteninden)