Kalbinde çok büyük umutlar vardı. Onu çok sevecek, koruyup kollayacak, adımlarında ve kararlarında kendisini destekleyecek bir adamla evlenecek ve çok mutlu olacaktı.
Ancak kaderin, onun için planları bambaşkaydı.
Kendisinin de söylediği gibi, on iki ila on beş sene sürecek olan
Galler Prensesliği boyunca yeme bozukluğundan, eşi Prens Charles’ın sadakatsizliğine; kraliyet ailesi tarafından dışlanmaktan, medyanın bunaltıcı ilgisine kadar sayısız sorunla başa çıkmak zorunda kaldı.
Tüm bu süreç boyunca da tek dayanağı, her şeyden çok değer
verdiği çocuklarıydı.
Kısa ve acılarla dolu bir hayat sürmüş olsa da Diana, kraliyet ailesi, kraliyet sistemi ve halk üzerinde silinmez bir iz bıraktı; halkın ve gönüllerin prensesi oldu. Ölümünün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, Galler Prensesi Diana, yalnızca anılarımızda değil, aynı zamanda Prens William ve Prens Harry’nin hayatlarında, yaptıkları ve yapacakları işlerde yaşamaya devam edecek.
Prens Harry’nin söylediği gibi:
“Umuyorum ki, şimdi yaptıklarımızla büyük bir gurur duyarak,
gözlerinde yaşlarla bize bakıyordur.”
“İlk günden beri asla bir
sonraki kraliçe olamayacağımı
biliyordum.”
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli