TERAPİ
KENDİNİZLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISINIZ?
Tanık yok.
12 yaşındaki Josy tanımlanamayan bir hastalığın pençesindedir. Doktor muayenehanesindeki tedavisi sırasında, ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Dört yıl sonra, Josy’nin babası psikiyatrist Viktor Larenz, bu trajediyle başa çıkabilmek için Kuzey Denizi’nde bir adada inzivaya çekilmiştir.
Ceset yok.
Bir gün güzel bir yabancı, ona sürpriz bir ziyarette bulunur. Anna Spiegel olağandışı bir şizofreni türünden muzdariptir: Kitaplarında yarattığı karakterler gerçek hayatta karşısına çıkmaktadır. Son romanında da, tanımlanamayan bir hastalığa sahip küçük bir kızın, ardında hiç iz bırakmadan ortadan kayboluşunu yazmıştır.
Kız nerede?
Anna’nın hayalleri Josy’nin son günlerini anlatıyor olabilir mi? Viktor, istemeden de olsa, kızının kayboluşunun ardındaki sırrı çözmek için, son şansı olarak Anna’yı hastası olarak kabul etmeye razı olur. Ama kısa bir süre sonra, geçmiş su yüzüne çıktıkça, terapi seansları çarpıcı bir şekilde değişir – hem de korkunç sonuçlarla birlikte.
KIYMIK
Almanya’nın 1 numaralı polisiye yazarından nefes kesen bir gerilim romanı… Heyecanı her sayfasında yaşacağınız Kıymık’ta bir sonraki sayfa için sabırsızlanacaksınız!
HAYATINIZIN EN KÖTÜ ANILARINI HAFIZANIZDAN SİLEBİLECEK OLSAYDINIZ, YAPAR MIYDINIZ?
PEKİ YA YANLIŞ GİDEN BİR ŞEYLER OLURSA?
Marc Lucas hayatında yaşayabileceği en kötü şeyi yaşar: Kendisinin sebep olduğu bir trafik kazasında karısını ve doğmamış çocuğunu kaybeder. Kazada yaralandığı zaman ensesine batan kıymığı her an hissediyor, ama gerçek yaraları daha derinde.
Hayatı her geçen gün daha katlanılmaz hâle gelirken bir ilanla karşılaşır. Yeni bir deney için bir Psikiyatri Kliniği travma geçirmiş gönüllüler aramaktadır.
Korkunç anıların pençesinde kıvranmadığınız bir hayat düşünün. Marc Lucas, bunun son şansı olduğunu anlar; artık karısını ve bebeğini unutması gerekiyor. Sonsuza dek. Ancak gerçek dehşet geçmişinde değil, geleceğinde yatmakta. Hastanedeki ilk testleri yaptırıp evine döndüğünde dünya artık onu unutmuş gibidir. Anahtarları kapıyı açmaz, kapısının üzerinde yabancı bir isim vardır ve kapı açıldığı zaman korkunç bir kâbusa uyanacaktır.
UYURGEZER
TAŞINANLARIN BİR SÜRE SONRA DELİRDİĞİ VEYA İNTİHAR ETTİĞİ BİR EV, NEREYE AÇILDIĞI BİLİNMEYEN BİR KAPI VE DEHLİZLERDEN OLUŞAN KARANLIK BİR LABİRENT…
Leon bir sabah uyandığında, karısının eşyalarını toplayıp kaçarcasına evden ayrıldığını görür. Kadının yüzünde ve kollarında morluklar vardır. Leon’un aklına gelen ilk şey artık geride kaldığına inandığı hastalığı olur: uyurgezerlik. Yoksa yine geceleri ikinci benliği devreye girip insanlara zarar vermeye mi başlamıştır?
Bu soruya bir cevap bulabilmek için uykuya dalmadan önce başına hareket sensörlü bir kamera yerleştirir. Sabah görüntüleri izlediğindeyse dehşete düşer: Yatak odasındaki gardırobun arkasında daha önce hiç görmediği gizemli bir kapı vardır. Onu bilinçaltının en karanlık köşelerine girmeye zorlayan bir kapı…
Hayal ile gerçeği ayıran çizgi bulanıklaştığında, insan kendini, kendisinden bile korkacak bir hale getiren ürkütücü bir kâbusun içinde bulabilir mi?
GÖZ KOLEKSİYONCUSU
BU ACIMASIZ KATİL DÜNYADAKİ EN ESKİ OYUNU OYNUYOR: SAKLAMBAÇ. MASUM AİLELERİN ÇOCUKLARIYLA. ÇOCUKLARINI BULMALARI İÇİN AİLELERİN KIRK BEŞ SAATİ VAR. YOKSA ÇOCUKLAR ÖLECEK.
Göz Koleksiyoncusu ilk önce anneleri öldürüyor. Sonra da çocuğu kaçırıyor. Annenin cesedinin elindeki kronometre zamana karşı bir yaşam savaşının başladığını haber veriyor.
Soğukkanlı katil şimdiye dek hiçbir iz bırakmamıştı ama hiçbir suç kusursuz değildir. Gizemli bir tanık, katilin tüm planlarını altüst edebilir: Kör fizyoterapist Alina Gregoriev, Göz Koleksiyoncusu’nun neler yaptığıyla ilgili bilmemesi gereken birçok şeyden haberdardır. Bunun sebebi ise vücutlarına dokunduğunda hastalarının geçmişini görebilmesidir. Ve son hastası da Göz Koleksiyoncusu’dur. Ancak kim ona inanacak kadar aklını oynatmış olabilir k
Yazar Adı
Sebastian Fitzek
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli