Sömürgeden Ulus Devlete Çok Etnikli Coğrafyada Ortak Yaşam

Milliyetçiligin gelisimi ve imparatorluklarin dagilmasiyla, zamanla ulus-devlet uluslararasi iliskilerin temel aktörü haline gelmistir. Bunun sonucu olarak ulus ile devlet özdeslestirilmistir ve homojen ulus-devlet ideal yönetim birimi olarak görülmeye baslanmistir. Fakat her devlet tek bir ulustan olusmaz ve her ulus kendi devletine sahip degildir. Bu nedenle zaman içerisinde ulus-devlet kavrami sorgulanmaya baslamistir. Devletlerin içerisinde, kendini farkli kimlige sahip gören topluluklar bulunabilir. Bu topluluklarin, devletin kabul ettigi ulus-kimligini benimsemedigi durumlarda çatismalar ortaya çikmaktadir. Bu durum, devletler açisindan çatismalarin yönetilmesi ihtiyacini gündeme getirmektedir.
Insan haklari ve azinlik haklari alanlarindaki gelismeler sonucu uluslararasi siyaset normatif bir boyut da içermeye baslayinca, devletlerin iç alanlarinda gerçeklesen çatismalara dair gelistirdikleri yöntemler sorgulanir olmustur. Farkli topluluklarin gittikçe artan taninma taleplerine karsi, ulus-devletlerin insa ettikleri ulus kimligini devam ettirme yönündeki israrlari artik sürdürülemez hale gelmektedir. Buna bagli olarak, çatismalarin yönetilebilmesi için alternatif yönetimlerin önerilmesi zorunlulugu ortaya çikmistir.
Ulus-devletin öngördügü homojen bir topluma ulasma amaci günümüzde yerini farkliliklari tanimaya dayanan çogulcu toplumun kabulüne birakmaktadir. Çogulcu toplum, içerisinde farkli dil, ideoloji, din, kültür veya etnik kimliklere sahip topluluklarin yasiyor olabileceginin kabulü üzerine kuruludur. Devletlerin içerisinde farkli topluluklar veya uluslarin oldugunu kabul etmek, bu topluluklarin bir arada baris halinde yasamasini saglamak için ideal yönetim metodu arayisina yol açar.